Arman'ın tek dileği, sevdalısı olduğu beyaz kasabasına armağan olacak, adı onunla anılacak bir öykü yazmaktı; yıllardır içinde hüzünlü bir koza gibi açılmayı bekleyen Akdenizli iki yüreğin, Limyra ile Ardys'in öyküsünü... Ksantos'un dansçı prensesi Limyra ile Prens Ardys'in, Kral İskender'in kılıcından akan kanlarla ıslanan trajik aşkları, aslında yıllar önce, Arman genç bir arkeolog iken filizlenmişti içinde, ama öykünün olgunlaşması, sözcüklere dökülmesi için yazarın da belki benzer acılar çekmesi, belli bir olgunluğa erişmesi gerekiyordu. O zaman geldiğine göre şimdi yapılması gereken, gidip bu trajik aşkı, yaşandığı kendi coğrafyasında, yani Kaş'ta, Patara'da, Ksanthos'da duyumsamak, yoğunlaşan duyguların yakıcı sözcüklere dönüşmesini sağlamaktı.
Gizle